EBEDİ SOPA BÖLÜM 2
Bugün güzel bir gün….
Bu yeni bedene artık daha fazla
alıştım. Bedenin eski sahibinin adı fang inu (köpek fang manasında) yaşarken
tam sefil bir geri zekâlıymış, nereden mi biliyorum onun anılarına da sahibim…
Babası bir avcıymış bir gün köydeki tüm avcılarla karanlık ormana ava gittiğinde bir ruh canavarı tarafından tecavüze uğrayarak ölmüş... bu anıya ruhum bedenin eski sahibinin anılarına adapte olurken ulaştım çok kritik bir andaydım bedenin sahibi dayak yiyerek öldürülmüştü, bu yüzden bedenindeki en kritik yaraları tedavi ediyor aynı anda anılarını inceliyordum.
Her şey yolunda giderken
babasının resmen bir canavar tarafından tecavüze uğraması sonucunda öldürüldüğü kısmı
gördüm götümle güldüm. ahaahahahahahahhaha (haykırarak gülüyor)
Hahahahah ruhum neredeyse
kontrolünü kaybediyordu az kalsın bok yoluna gidiyordum….. son anda kontrolümü
kazandım ve bedeni sahiplenmeye devam edebildim.
Hala her hatırladığımda
gülmekten yarılıyorum eski hayatımda bu tür bir işkence yöntemi ahh işkence de nereden çıktı halkımı için bir teşvik yöntemi düşünmemiştim. Dünyama
tekrar döndüğümde bu yöntemi ilk önce o hain köpekler üzerinde deneyeceğim bekleyin beni
şerefsiz hainler hahahahahahah….
Bedenimin durumu tam bir çöplük
bir maymun falan ele geçirseydim daha yararlı olurdu sanırım.
Hayatında hiç gelişim yapmamış bütün meridyenleri kapalı dantiyanında örümcek ağları var… yeni bedenimim tek iyi yanı daha çok genç sanırım on iki on üç yaşlarında ve gizli bir potansiyele sahip bu dünyada kimsenin tahmin edemeyeceği bir beden tipiyle doğmuş ve benim dokuz evren hükümdar sanatımla garip bir biçimde aşırı uyumlu.
ama bu dünya garip bir şekilde
ruhsal enerjiyle dolu enerji o kadar yoğunki havadaki enerji sıvı gibi davranıyor
gözle görülecek kadar yoğunlaşmış simsiyah. Anılarındaki insanlardan kimse
gelişimcileri bilmiyor ruhsal enerjiyi hiç duymamışlar tek bildikleri ormandaki
dağlardaki ve denizdeki canavarların bir çeşit garip güçle onlara saldırdıkları
ama bu gücü anlamaya hiç uğraşmamışlar.
Çünkü hayatta kalmaları ve
yaşamak için onlardan olabildiğince uzakta kalmaları gerekiyor.
Avcılar genelde ormandaki ruh
gücü olmayan basit canavarları avlarlar. Geçen yıl çok büyük bir kıtlık
yaşandığı için avcılar ormanın dahada
derinlerine inmek zorunda kaldılar.
Fang inu’nun babası da ailesini
doyurabilmek ve köye katkıda buluna bilmek için
ormanın derinliklerine kadar inmiş ve geri dönememişti.
Onunla giden avcılar geriye
sadece babasının ok ve yayını getirmiş ve ona babasının ölümünü ayrıntısıyla
haber vermişlerdi.
Neden mi tüm ayrıntısıyla ?
nedeni basit fang inunun babası köyün en iyi avcısıydı ve köydeki en ünlü
erkekti haliyle bu ünden faydalanmış köyün tüm dişilerini elden geçirmişti
tabi bunun sonucunda bütün erkekler ona kin besliyordu.
Av sırasında bazı şeyler ters
gitmiş ve gıraken adlı bir canavara rast gelmişlerdi, avlandıkları ay bu
canavarın çiftleşme mevsimiydi av sırasında babası yanlışlıkla onun yuvasına
girmiş ve geri çıkamamıştı meraklanan avcılar mağaraya girdiklerinde kızgın
gırakenle ve onun kucağındaki babasıyla
karşılaşmış ve dehşete düşmüşler ve hemen oradan kaçıp köye dönüp olan
her şeyi köylülere anlatmışlardı.
Herkes bunun bir karma olduğunu düşünmüştü babası yaşadığı şekilde öldürülmüştü sanırım gerçekten karma olabilir…
Fang inunun hayatı bu noktadan sonra bir daha yerine oturmadı.
Annesi kıtlık ve hastalıktan
öldü kardeşini eşkıyalar kaçırdı ve köydeki herkes bir salgına yakalandı köyde hastalanmayan
belki de şanstır sadece fang inu idi.
Bu kadar olaydan sonra köylüler
onun lanetli olduğunu düşündüler yada streslerini atacakları suçlayacak birine
ihtiyaçları vardı kim bilir alt tabaka insanlar hep aynı olmuştur.
Ve hayatı gitgide zorlaşmaya başladı
en sonunda bir gün köyün insanları bir gece toplandı ve onun evini bastı onu
komaya koyana kadar dövdüler sonra ellerini ayaklarını bağlayıp ormanın
derinliklerine götürüp attılar.
Köylüler ayrıldıktan uzun bir
süre sonra kan kokusu bir yarı ayı yarı kurt benzeri bir canavarı fang inu'nun
yanına kadar çekti.
Aç canavar iplerden ısırıp onu
sürüklemeye başladı onu güvenli bir yere götürüp yiyecekti.
Heybetli canavar hiç zorlanmadan
fang inuyu bir uçurumun kenarına
getirdi. Açlıktan sulanan ağzını açtı, karanlık gecede bıçak gibi sivri korkunç
dişleri parıltılarıyla tüm dehşetiyle görünüyordu eğer fang inu uyanık olsa
sadece bu ağzı görse anında kokudan ölürdü.
Canavar tam dişlerini cılız
fang inuya saplayacakken aniden ormanda büyük bir gürültü koptu orman titremeye
başladı bir birine karışmış korkunç ruh enerjisi dalgaları canavara ve feng
inuya kadar geldi. Ormanın iki kıralı
birbirleri ile kavgaya tutuşmuştu ve onlara doğru kavga ederek geliyorlardı savaş
tüm ormanı kasıp kavuruyordu canavar artık fang inuyu umursamayı bırakıp canı
için var gücü ile kaçmaya başladı. Fang inu uçurumun kenarında yaralar içinde
yarı ölü yarı komada kalmış bir şekilde bilinçsizce ölümü bekliyordu.
İki kralın savaşı onun dibine
kadar geldi savaştan gelen şok dalgaları bilinçsiz bedenini uçurumdan aşşağıya
doğru fırlattı havada yavaşça süzülür gibi onu uçurumun dibi görünmeyen
karanlığına batırdı uzun süredir ilk kez bu kadar huzurlu hissediyordu ve dibe
düşmeden önce ruhu bedenini terk etti.
Uçurumun dibinde siyah bir inci
gibi kapkaranlık bir ışıltıyla parlayan zifiri karanlık bir göl vardı.
Fang inunun bedeni havadan
süzülerek bu suya düştü. Uçurumun dibinde su sanki her şeye meydan okuyor gibi
kendi fizik yasalarını oluşturmuştu suyun etrafındaki hava aşırı yoğundu sanki
okyanus gibi çılgın kaotik bir enerji vardı bu da bedenin yere çakılmasını
engelledi Yavaşça suyun dibine doğru batmaya başladı suyun enerjisi feng inunun
bedenini karanlık gecedeki bir fener gibi aydınlatıyordu.
Bu aydınlık zamanı ve mekanı
geçerek tanrı imparator liu fenge ulaştı zamanın kaotik suyunda çırpınan ruhu
bu ışığa tutundu ve bu dünyaya geçmiş oldu.
Zaman nehrinin suları yavaşça
akıp geçiyordu ne kadar zaman geçmişti kim bilmiyordu.
Uzun bir süre sonra liu feng
yavaşça gözlerini açtı.
Yorumlar
Yorum Gönder